Bu Blogda Ara

2 Aralık 2012 Pazar

Çinli Anneler Batılı Annelere Karşı

Kaplan Anne’nin Zafer Marşı, New York Times Bestseller’larından biri. Yale Üniversitesi’nde hukuk profesörü Amy Chua tarafından 2011 yılında yazılan kitap; ruh ve beden sağlığı yerinde çocuk yetiştirmenin sırrının çocuğu pek çok yönden kontrol altında tutmak olduğunu öne sürüyor.
Kaplan Anne’nin Zafer Marşı, İki kız çocuğu olan kitabın yazarı Amy Chua’nın  çocuklarını nasıl yetiştirdiği ve çocuklarını yetiştirmek için kendi hayatını nasıl adadığına dair bir hayat hikayesi. Ben de bir anneyim ve çocuk yetiştirmek kılavuzu olmayan bir konu. Bu konu ile ilgili birçok kitap okuyorsunuz  ancak pratik hayatta kitaplardan okuduklarınızı uygulamak çok kolay olmayabiliyor.
Kitaba dönersem kitap çocuk yetiştirmeyi iki başlıkta topluyor; biri Çinli yöntemler diğeri ise Batılı yöntemler.Kitabın tamamını okuduğunuzda Çinli annelerin yetiştirme yöntemi için “Evet bunlar gerçekten psikopatlar ve topluma da yetiştirme tarzlarından dolayı yeni psikopatlar yetiştiriyorlar” diyebilirsiniz. Ancak belli noktalarda örnek alınması gerektiği yanlar olduğunu düşünüyorum. Örneğin; Batılı annelerin çocukların yaptıkları en ufak şeye veya başardıkları en ufak konu ile ilgili hemen takdir ettiklerini belirtiyor ancak Çin tarafında ise çocuğun takdir edilmesi için gerçekten zor olan bir konuyu başarması gerektiğini vurguluyor. Zoru başaran çocukta kendi sınırlarını genişletebiliyor. Çinliler çocuğun disiplinli olması için birçok yöntem geliştiriyor. Mutlaka ufak yaşlardan çocuğun bir müzik aleti çalmasını, bir spor dalında uzmanlaşması için anne babalar çocuklardan daha fazla efor harcıyorlar.
Kitap ile ilgili Publishers Weekly’nin yorumunu iletiyorum. Özelikle her anne babanın okuması gereken,keyifli bir kitap.
“Chua,tipik Asyalı çocukların sıra dışı başarılarının ardındaki sırrı açıklıyor:Çinli anne. Bu çocukları yetiştirmede başarılı olan en geleneksel yöntemi de ön plana çıkarıyor: Katı,eski ve tavizsiz değerler.Bu sistemle,ebeveynlerin Çinli olmasına gerek yok… Chua ve kendisi gibi Yale profesörü olan Yahudi kocası, iki kız çocuğu yetirtirmişler ve kızların hem okulda hem de müzikal kariyerlerinde inanılmaz derecede başarılı olmalarını sağlayan bu eğitim yılları, hem bir ebeveynlik modeli hem de dikkat edilmesi gereken bir hikaye olarak karşımıza çıkıyor. Chua, yöntemlerinin korkutucu olduğunu inkar etmiyor; fakat elde ettiği sonuçların tartışılmaz olduğunun da farkında!”
-          “Publishers Weekly”


1 Aralık 2012 Cumartesi

Fitness ile dans buluşmuş ve ortaya zumba çıkmış.

Yaklaşık bir buçuk ay önce spor salonuna yazıldım. Spor yapmak değil ancak spor salonuna yazılmak hayatımda bir ilk oldu. Büyük bir alan içinde birçok spor aletinin(özellikle başrolde koşu bantı ve bisikletin oynadığı)olduğu, koşu bantının üzerinde yürümek, koşmak veya bisiklette pedal çevirmek bana herzaman sıkıcı geliyordu. Hala da öyle geliyorJ  Peki neden yazıldım ben bu spor salonuna ve şu anda haftanın en az dört günü nasıl gidiyorum.Uzun süredir ismini duyduğum plates,yoga, taebo, spinning gibi stüdyo derslerinin bir arada olması ve bu derslerin nasıl olduklarını deneyimlemek beni yazılmam için motive etti.

Bostancı’da Clubsporium özellikle stüdyo derslerinin eğitmenlerinin iyi seçildiği spor salonu.Saat 18:00’dan başlayarak farklı üç salonda isteğe göre farklı derslere katılma alternatifi sunuyor.Stüdyo dersleri ikiye ayrılmış. Cardio İçerikli dersler (Vücut yağ oranını azaltmaya,solunum sisteminizi güçlendirmeye ve biz bayanlar için bunlardan daha da önemlisi sıkı ve fit bir vücuda sahip olmak için tasarlanan dersler.) Bu derslerin içinde ise spinning, fight kick, Tae Bo, Cardio, Boxing , Knock Out, Zumba, Step Board. Başlıktan da anlaşılacağı gibi bu derslerden zumba benim favorim. Spor yaparak hiç sıkılmadan hatta eğlenerek bir saat boyunca en az 500 kaloriyi kaybetmenizi sağlıyor. Youtube’tan aradığımda bu ders ile ilgili en uygun olabilecek videoyu buldum.



Yoga,Pilates,Core Strengt, Fit Body, Full Body dersler ise kas kuvvetinizi ve esnekliğinizi arttırarak , sağlam bir postür sahibi olmanızı sağlıyor.Plates’in boy uzattığı bile söyleniyorJ .Eğer masa başı işlerde çalışıyorsanız yoga ve pilates esnemenize ve vücut duruşunuzu değiştirmenize yön veriyor.
Genelde spor salonuna yazılanlar için  “Bir ay gidilir sonra da bırakılır diye” bir söylenti var. Ancak bu dersler ile gerçekten spor alışkanlık yapıyor. Özellikle zumbayı kapalı alanda spor yapmayı sevmeyen herkese tavsiye ederim.

23 Kasım 2012 Cuma

Bolu'nun Şirin İlçesi Göynük

Bayramda Bolu'nun sirin ilcesi Göynük'teydik. (http://tr.wikipedia.org/wiki/G%C3%B6yn%C3%BCk,_Bolu#Ak.C5.9Femseddin_Hazretleri_T.C3.BCrbesi ). 1464 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından hocası Akşemseddin için yaptırdığı türbenin  olduğu Göynük İstanbul'a araba ile üç saatlik mesafede.Akşemseddin Türbesi'nin yanısıra Zafer Kulesi, Gazi Süleyman Paşa Hamamı, Tabak Dede ve Ömer Sıkkın Türbeleri gibi tarihi mekanları da bulunuyor.

Oksijeni bol havası  ve muhteşem yemekleri ile güzel bir haftasonu geçirerebilirsiniz.Göynük'ün benim için özel bir tarafı ise memleketim olması:) Özellikle son zamanlarda  Türk dizi ve filmlerinde de lokasyon olarak seçiliyor Göynük.İlçedeki yapılar Safranbolu evlerine benziyor. Konaklama icin İsletmesinin Temel Aksemsettinoğlu'na ait olan Göynük Otel ve Aksemsettinoğlu Konağında kalabilirsiniz. Biz ilk defa konakta kaldik ve cok keyifliydi.



 

Akşemsettinoğlu Konağı. Konak 118 yıllık tarihi yansıtıyor. İçinde farklı konseptler ile döşenmiş yaklaşık on odası bulunuyor. Özellikle kahvaltısı muhteşem.Göynük'ü yöresel hamur yiyecekleri, yine Göynük'e özel peynir, bal,tereyağ bulunuyor




.
Göynük'in ufak bir çarşısı var. Çarşıda Göynüklü kadınlar tarafından özel olarak işlenmiş örtüler bulunuyor.  






Göynük'te kadınlar fotoğraftaki teyze gibi giyiniyorlar. Piti kareli şalvar ve başlarında aynı desende başörtüleri.
Göynük benim icin yemek yeme cenneti. Özellikle et ve hamur yemeklerinin tadına doyum olmuyor.Göynük'e on dakika uzaklıkta Safranlar Köyüne de uğradık ve orada köylülerin kendi ürettikleri ve patentleri de kendilerine ait farklı ürünleri deneme fırsatı bulduk. Resimlerde hepsi ile ilgili bilgilere ulaşabilirsiniz.


Safranlar köyünde ikram edilen enfes dolma ve baklava.
Alıç Sirkesi. Patenti Safranlar Köyüne ait.Sabah yemeklerden önce içildiğinde zayıflamayı sağlıyormuş:)

Uğut Tatlısı. Vücuttaki toksinleri atmayı sağlıyormuş.İçinde 105 vitaminin olduğu bilgisini verdiler.




25 Temmuz 2012 Çarşamba

Alaçatı Tatilinden Geriye Kalanlar...



Çeşme’ye ilk defa çok yakın bir arkadaşımın düğünü için geçen sene gitmiş ve beğenmiştim. Yakın dostlarımız Murat&Nuray ile de karar verip tatil rotamızı Alaçatı olarak belirledik. Her ikisi de geçekten organizasyon konusunda çok başarılılar ve bu tatil organizasyonunda bunu birkez daha kanıtladılar.

Duru'nun köpek sevgisi:) Alaçatı sokaklarında hemen hepsinde sevimli köpeklere rastlayabilirsiniz. Yapıların tümü taş bina.


Nuray’ın yoğun süren otel arayışları sonrasında bulduğu butik otel Triangula tek kelime ile muhteşemdi. Toplam ondört odadan oluşan, bembeyaz mobilyalar ile dekore edilmiş, Alaçatı mekanlarına göre büyük bir bahçesi olan ve bahçesinde de keyifli havuzu olan bir butik otel. Ancak otelin en güzel yanı ise otelin sahibi ve işletmecisi Burcu ile otelin mimarı olan abisi Burak’tı.Burcu bir süre iletişim dünyasında kurumsal firmalarda çalıştıktan sonra iki sene önce bu oteli açmaya karar vermiş. Mimar olan abisi Burak’ta ortaya çok güzel bir eser çıkarmış. Otelde toplam çalışan sayısı anneleri ile beraber beş kişi.Oda kahvaltı konseptinde işletiyorlar. Otelin zayıf gördüğüm tek yanı ise sabah kahvaltılarıydı. Otelde rutin olarak 17:30-16:30 saatlerinde akşam çayı oluyor ve hergün bu çayın yanında Burcu veya annesi tarafından yapılan nefis kurabiyeler, çörekler, kekler çaya eşlik ediyor. Özellikle lor peynirli kurabiyenin tadına doyamadık.Tarif istedik ama tarif vermenin yasak olduğunu öğrendikJ Otelin menüsündeki farklı bir tatda, Burcu’nun  Amerika’da bir barda tesadüfen içtiği Lavantalı Martini . Burcu tadını çok beğeniyor ve tarifini istiyor ancak kendisinin bize yaptığı gibi, tarifini alamıyor. Yılmıyor, kendisi denemeler yapıyor ve formülünü buluyor. Şu anda da otelin en popüler içkisi olarak yerini alıyor.

Triangulo Butik Otel. http://www.hoteltriangulo.com/


Alaçatı-Çeşme küçük bir yer olmasına rağmen farklı mekanlara gitmek için mutlaka arabayla olmanız şart. Plajlar  farklı alanlarda konumlanmış durumda. Ilıca’da halk plajı var. Çok kalabalık olduğu için oraya gitmeyi tercih etmedik. Ayo Yorgi koyunda ise çeşitli işletmelerin oluşturdukları alanlar var. Bu alanlardan benim yani bizim favorimiz Ayo Yorgi Bayblon oldu. Her işletmenin içeri giriş ücreti kişi başı 30 TL. Tabii orada yediğiniz ve içtiğiniz herşey için ayrıca ücret ödüyorsunuz. Babylon çimlik alandan oluşuyor. Gittiğinizde mutlaka bir ağaç bulup onun altında konumlanabilirsiniz. Ya şezlong istiyorsunuz ya da minder.  Babylon FM yayınında çalınan güzel müzikler orada geçirdiğiniz zamanı daha da keyifli hale getiriyor. Ayo yorgi koyunda deniz kum değil, taş ve çakıllardan oluşuyor. Deniz ısısı da normal.Niye normal diyorum çünkü birazdan Altınkum plajından bahsedeceğimJ Babylon çocuklu aileleri de düşünüp, 4 yaşını doldurmuş çocukların zamanlarını geçirebilecekleri bir alan olutşurmuş ve orada çocukları kontrol eden, onlarla beraber boya,takı yapan bir eğitmen bulunuyor.Çeşmede her plajda midye dolma satanlar bulunuyor. Ayo yorgi de Pamuk işletmeyi almış. Güneşlenirken yanınızdan midyeci, mısırcı geçiyor ve ister istemez sürekli bir yeme modunda oluyorsunuz .Tabii tatil ekibinde Nuray ve Murat gibi midye canavarları da varsa midyecilerin kısa bir süre bayram etmesine de şahit olabiliyorsunuzJ Babylon’un yemek menüsü için süper dediğim bir şey yok ama oraya giderseniz otlu ayran ve limonata içmeyi untumayın. Babylon’un yanısıra Ayayorgi koyunda güneşlenebileceğiniz ve gününüzü geçirebileceğiniz Marrakech, KafePi,Solamare bulunuyor. Bu mekanlar akşamda bar, konser alanına dönüşüyorlar.


Alaçatı'da en iyi midyeyi Altınkum sahilinde Ramo Beach'te Midyeci Emin'den yiyebilirsiniz.

Ayo Yorgi Babylon.















Diğer plajlardan biri  ise Altınkum. Deniz masmavi, su inanılmaz berrak ancak buzdolabında eriyen buzların soğukluğunda bir kıvamı var.Denize girmek bayağı bir zamanınızı alıyor. Oldukça sığ bir deniz. Yine Altınkum tarafında da en iyi olduğunu düşündüğüm mekan ise Funbeach. Beyaz kum alanı ve yine çimenlerden oluşan alanları var.
Altınkum Plajı Fun Beach.

Bir de tabiki esas Alaçatıyı popüler hale getiren surf alanları bulunuyor. Açıkçası surf yapmak istemediğimiz için oradaki plajları ziyaret etmeyip, şöyle bir yanından geçelim dedik Orada da aldığımız bilgilere istinaden gideceğiniz en iyi plaj Alaçatı 11.

Gelelim yeme,içme kısmına. Her akşam farklı bir lokasyona gidip,farklı tatları deneyelim dedik.
Oralara gitmişken çöp çiş yemeden olmazdı. Çöp şiş deyince de Çeşme’de tek adres Topçu.Büyük bir bahçenin içine kurulmuş, çöp şişi lezzetli olan bir mekan.
Alaçatı’nın içinde rezervasyonsuz yemek yiyemeyeceğiniz Asma Yaprağı bulunuyor. Asma Yaprağı’nda  yemekler farklı yörelere ait. Birçok kadının mutfakta hazırlıklarını yaptığı bir restoran. Restoran alaçatının sokaklarında konumlanmış. Masalarda mavi beyaz piti kareli örtüleri, eski sürahileri günümüz çatal bıçak tabaklarından farklı otantik dekorasyonları bulunuyor.Masaya oturduktan sonra bir süre sipariş için beklemeniz gerekiyor. Çünkü restoran sahibi sıranın size geldiğini söylüyor.Sizde masanızdan kalkıp, yemeklerin bulunduğu iç alana gidip, seçimlerinizi yapıyorsunuz. Yemekler gerçekten efsane. Daha çok meze ağırlıklı.Ancak daha önce adını ve tadını bilmediğim mezeleri tatma fırsatım oldu. Özellikle vişneli sarmasını, paşa mezesini tavsiye ederim.
Diğer yemek mekanımız ise Dost Pide idi. Abartmıyorum hayatımda yediğim en lezzetli pideydi..
Kumrucu Şevki'nin kumruları da Dost Pide'nin pideleri kadar lezzetli.Çeşme Marina'da da mutlaka birkez kaç uğradığımız noktalardan oldu. Marina'da çeşitlik restoranlar bulunuyor. Eğer akşamları güzel müzik dinlemek isterseniz Marina'da Hayal Kahvesi'ne gidebilirsiniz.





Asma Yaprağı'nın lezzetli yemekleri.

Tabii deniz, güneş tatil mekanlarında olmazsa olmaz menülerden biri de balık . Triangula otelin sahibi Burcu’nun önerisi üzerine Port Marina yakınlarında bulunan Ali Baba’ya gittik. Ali Baba’nın manzarası ve atmosferi oldukça keyifli. Mezeleri ve balığı ise atmosferden daha da keyifli.Yolunuz düşerse mutlaka kekik salatasının tadına bakın derim.

Muhteşem ikili Sevgili Nuray&Murat.




Beş gün geçen güzel tatilden aktaracaklarım bu kadar. Ama tatile dair en önemli notlarım ise; hayattan, yemekten,içmekten zevk alan arkadaşlarınız var ise o tatil daha keyifli hale geliyor. Ancak sabah kahvaltısında öğle yemeğinde ne yiyeceğiz, öğle yemeğinde ise akşam yemeğinde ne yiyeceğiz diyen bu arkadaşların sayesinde tatil sonrasında tartıya çıktığınızda acı gerçek ile karşı karşıya kalıyorsunuzJ
Dinlenmek için gerçekten deniz tatili şart. Bu tatilde bunu birkez daha anladım.


28 Haziran 2012 Perşembe

Sevdikleriniz için farklı bir hediye alternatifim var.

Sevdiklerimize hediye almak veya onlara sürpriz yapmak için hep düşünürüz “acaba bu sene doğum gününde ne alsam veya nasıl bir sürpriz yapsam diye”. Bir de sürpriz yapmayı düşündüğümüz kişiler yemek yemekten hoşlanıyorlarsa ve yemek yapmayı da seviyorlarsa size önereceğim süper bir hediye altnernatifi ISTANBUL CULINARY INSTITUTE.

Odakule yakınlarında ufak butik bir restoran olan ICI enstitünün kapıları 07:30 da açılıyor. 08:00 de mesaisi başlayan bizler için kahvaltı yapmak için oldukça ideal. Kahvaltı demişken benim için en ideal kahvaltı menüsü ise gözleme. Eğer ben kahvaltımda çeşit görmek istiyorum derseniz  kahvaltı tabağı önerilir. 07:30 da müşteriler ile beraber öğrenciler de geliyor. Hepsi aşçı önlüklerini giyiyor ve kısa sürekli yemek kursları için hazırlıklarına başlıyorlar. En son gittiğimde yemek kursları ile ilgili bilgi aldım. Aşağıda bazılarını sizlerle de paylaşıyorum.Hediye vermek için farklı bir alternatif olabilir.


 

ICI Enstitü Temmuz Ayı Programları


16-17-18-19-20 Temmuz 2012 /Türk Mutfağı Günleri- Eğitmen Şefi Pamela de Andria
1.gün-Zeytinyağlılar / Zeytinyağlı taze fasulye, Zeytinyağlı enginar, Zeytinyağlı yaprak sarma, İmam bayıldı (Günlük katılım 120 tl)
2.gün-Mezeler / Acılı ezme, çerkez tavuğu, mercimek köfte, haydari, fasulye piyası (Günlük katılım 120 tl)
3.gün-Börekler / Kabaklı,beyaz peynirli tepsi böreği, kıymalı çiğ börek, ıspanak ve lor peynirli gül böreği, paçanga böreği (Günlük katılım 120 tl)
4.gün- Köfteler / Pekmezli et yahnisi, islim kebabı, kadınbudu köfte, elbasan tava (Günlük katılım 130 tl)
5.gün- Tatlılar / Sakızlı muhallebi, irmik helvası, vişne soslu lor dolaması, şekerpare (Günlük katılım 120 tl)

Adres: Meşrutiyet Cad. No:59 Tepebaşı, 34437 Istanbul
Tel: 0212 251 22 14-15

www.istanbulculinary.com

9 Haziran 2012 Cumartesi

Madonna Esti Geçti...


Madonna 07 Temmuz tarihinde Türk Telekom Arena’da  gerçekleştirdiği konserde tek kelime ile muhteşemdi. Marjinalliği, kuralsızlığı ve cesareti ile hiç durmadan iki saat boyunca şovunu sergiledi. Bugüne kadar gittiğim en iyi etkinliklerden izlediğim en keyifli konserlerden biriydi.
İzlediğimiz aslında konser değildi teknolojinin tüm olanaklarından yararlanarak muteşem ışık ve ses gösterisinin Madonna’nın disiplini ile ortaya konulan performanstı.Enerjisi inanılmazdı. Her şarkıda sahne tasarımı ve kareografi değişti.Belli ki sahnede ve sahne arkasında bu  konuda çok kuvvetli  profesyonel bir ekip ile beraber çalışıyor.
 “Like a prayer” sırasında stadta bulunan nerdeyse 50 bin kişi şarkıya eşlik etti. Sözün kısası Madonna 07 Temmuz tarihinde İstanbul’dan esti geçti.

3 Haziran 2012 Pazar

Mülakat Ustalık İster

Şirketlerin işe alım sorumlularının ve görüşmeye giren yöneticilerin baş ucu kitaplarından biri mutlaka Nurdan Akalın Terazi tarafından yazılan “Mülakat Ustalık İster” kitabı olmalı.

Kitap birçok alanı başlıklara ayırıyor benim bu başlıklar arasında en önemli gördüğüm ise Mülakatı yönetmek. Bugün işe alım adımlarında doğru adaya  ulaşmak için minimum 45 dakikalık görüşmeler yapılıyor ve sonrasında görüşülen  adayla ilgili pozisyonun yöneticilerine yönlendiriliyorlar. Yöneticilerin değerlendirmelerine ve şirketlerin belirledikleri yetkinlik kritlerlerine gore adayların mevcut pozisyonlara yerleştirilmeleri sağlanıyor.. Tabii bu süreçlerde adaylara yapılan kişilik envanterleri, ingilizce testleri gibi birçok aşamalarda şirketlerin işe alım uygulamalarına gore değişiklik ve çeşitlik gösteriyor.

Günümüzde işe girmenin kolay olmaması gibi adayların da artık şirketleri beğenip, beğenmemeleri, tercihleri de oldukça önemli. Yapılan iyi bir mülakat şirketi aday ile tanıştıran ilk basamak ve şirketlerin ön yüzü. Bu noktada bu süreç oldukça profesyonelce yönetilmeli.

Nurdan Akalın Terazi’ye gore Başarılı bir mülakat için…

-          Ünvanı ne olursa olsun, mülakat yapan herkes mülakatın yöneticisi olduğunun bilincinde    olmalıdır. Mülakat yöneticisi mülakatın kendi belirlediği yolda ilerlemesinden sorumludur.
-          Mülakat sırasında çok ve gereksiz konuşan, istenilen dışında bilgi veren adaylar karşısında kapalı sorular sorarak, gerektiğinde araya girerek veya sözsüz mesajlar vererek, önceden planlanan yol haritası doğrultusunda konuşma sağlamalıdır.

 

30 Nisan 2012 Pazartesi

Paralel Yaşamlar

Bir hayat yaşıyorsunuz ve yaşadığınız,sizin etkiniz dışında yaşadığınız bir olay karşısında başka bir hayata geçiş yapıyorsunuz. Yaşamış olduğunuz hayat geçiş yaptığınız hayattan daha iyiyse birçok sorunla da karşı karşıya kalabiliyorsunuz. Belki de mevcut hayatınızdan daha iyi bir hayat yaşamaya başlıyorsunuz. Buna paralel yaşamlar deniliyor. Hawking,  paralel yaşamlar üzerine bir teori geliştirmiş. Stephen Hawking'in geliştirdiği evren teorisi, hesaplamalara dayalı yepyeni bir açıklama getiriyor. Hawking, mantıksal olarak beynimizde hiçbir şeyin bir bütünden bağımsız gerçekleşmediğini ileri sürüyor. Görülebilir evrenlerimiz dışında, iç içe geçmiş ve eşizlerimizin bulunduğu, görülemeyen daha çok sayıda evren olduğunu belirtiyor.



Bir arkadaşımın tavsiyesi üzerine Seda Diker’in “Beni Ararken” kitabını okudum..Yazarın dili oldukça akıcı ve paralel evlerde insanların hayat akışlarının nasıl boyut değiştirdiğini örnekleyen yaşamların öyküsüne yer veriliyor. Bazen mevcut hayatlarımız iyi de gitse mutlaka o hayata dair olumsuz yönleri ortaya çıkarmak için elimizden geleni yapıyoruz. Paralel evren teorisinde ise geçiş yaptığımız hayatta yaşadıklarımız bir önceki hayatta ne kadar anlamsız şeyleri kafamıza taktığımızı, gerçek değerleri hiç fark etmediğimizi adresliyor.

Okuma listenize alabileceğiniz, bir sayfayı okurken diğer sayfada neler olacağını heyecanla bekleyeceğiniz bir kitap.

 

15 Nisan 2012 Pazar

Bazı İnsanlar Neden Daha Başarılı Olur?Çizginin Dışındakiler/ Bill Joy

MediaCat yayınlarından Malcolm Gladwell tarafından yazılan Outliers "BAZI İNSANLAR NEDEN DAHA BAŞARILI OLUR?" kitabını okuyorum. Kitapta başarıyı getiren birçok faktörden bahsediyor ve bu faktörleri farklı bölümlerde ele alıyor.

Kitabın İkinci bölümü ise "10 Bin Saat Kuralı". Bu kuralı uygulayanlardan biri ise bugün yazılım dünyasında önemli isimlerden biri olan Bill Joy.

Bill Joy ile ilgili bölümü sizlerle paylaşmak istedim.
Başarının en büyük sırlarından bazıları; doğru zamanda doğru yerde olmak, çok çalışmak, fırsatları iyi gözlemlemek...

Bill Joy

Yıl 1971.Uzun boylu, utangaç  ve 16 yaşında. Matematikte cin gibi; MIT, Caltech ve Waterloo  Üniversitei gibi okullar bu tür yüzlerce öğrenciyi kendine çekiyor. “Bill küçük bir çocukken, daha öğrenmek isteyip istemediğini bile bilmeyecek  yaştayken , herşey hakkında herşeyi öğrenmek istiyordu” diyor babası William. “Ona becerebildiğimizde yanıt verebiliyorduk. Veremediğimizde ise sadece bir kitap veriyorduk. “
Bill Joy’un kamyon dolusu yeteneği vardı. Ancak tek faktör bu değildi. Bu gelişmenin anahtarı Beal Caddesi’ndeki o sıradan binaya yolunun düşmesi olmasıydı.

1970’lerin başlarında Joy programlama öğrenirken bilgisayarlar oda büyüklüğündeydi. Tek bir makine(ki gücü  ve belleği belki şu andaki mikrodalga fırınınızdan daha düşüktü) 1 milyon dolardan daha pahalıydı ve bu 1970’lerin dolarıydı. Bilgisayalar nadirdi.Bir bilgisayar bulsanız bile erişmeniz  zordu; erişseniz bile belli bir süre için kiralamak bir servet tutuyordu. Dahası programlamak fazlasıyla uzun ve yorucuydu. Bilgisayar programlarının delikli karton kartlar kullanılarak yaratıldığı dönemdi. Her kod satırı karta delgi makinesi kullanılarak basılıyordu. Karmaşık bir program bu kartlardan upuzun binlerce olmasa da yüzlerce yığınını gerektirebiliyordu. Bir program hazır olduğunda erişiminizdeki ana bilgisayara gidip kart yığınlarını operatöre veriyordunuz. Bilgisayar tek bir seferde sadece tek bir görevi yerine getirebildiği için, operatör programınız için rezervasyon yapıyordu ve sırada sizden önce kaç kişi bulunduğuna bağlı olarak kartlarınızı birkaç saat, hatta bütün bir gün geri alamayabiliyordunuz. Ve programınızda tek bir hata bile yapsanız kartları geri alıp hatayı bulmak ve bütün süreci yeniden başlatmak zorundaydınız.
Bu koşullar altında birinin programlama uzmanı olması son derece güçtü. Hiç kuşkusuz, yirmili yaşlarınızın başlarında uzman olmanız kesinlikle olanaksızdı. Bilgisayar odasında geçirdiğiniz her saatin sadece birkaç dakikasında program yapabiliyorken, 10 bin saatlik bir pratiğe nasıl ulaşbilirsiniz? Kartlarla programlama yapmak diye anımsıyor o dönemin bilgisayar bilimcilerinden biri “size programlamayı öğretmiyordu. Sabretmeyi ve düzeltme yapmayı öğretiyordu”
1960’ların ortalarına kadar programlama sorununa çözüm getirilemedi. Bilgisayarlar sonunda her seferinde tek bir “rezervasyon”dan daha fazlasıyla başa çıkacak kadar güçlendi. Bilgisayar uzmanları, bilgisayarların işletme sistemi yeninde yazılırsa makinenin paylaşabileceğini fark etti; bilgisayar aynı anda yüzlerce görevi yerine getirmek üzere eğitilebilirlerdi. Bu da artık programcıların bilgisayar kartı yığınlarını operatöre fiziksel olarak vermek zorunda olmamaları anlamına geliyordu. Düzinelerce terminal kurulup hepsi ana bilgisayara bir telefon hattıyla bağlanabilirdi ve herkes aynı anda çevrimiçi çalışabilirdi.

İşte Michigan da devreye bu noktada girdi, çünkü Michigan dünyada zaman paylaşımına geçiş yapan ilk üniversitelerden biri oldu. 1970’lerin başlarında , Michigan, Bilgisayar Merkezi’nde yüz kişinin aynı anda programlama yapmasına olanak tanıyan bilgisayar gücüne sahipti.
1971 sonbaharında Ann Arbor kampüsüne vardığında Bill Joy’u karşılayan fırsat da buydu. Michigan’ı bilgisayarları için seçmemişti.Lisede bilgisayarlarla hiç işi olmamıştı.Matematik ve mühendisliğe ilgi duyuyordu.Ancak birinci sınıtfa programlama merakına yakalandığında  tesadüflerin en güzeli yle- kendini dünya üzerinde 17 yaşında bir gencin istediği herşeyi programlayabileceği çok az yerden birinde buldu.
“Kuzey kampüsünde yaşıyordum ve Bilgisayar Merkezi de kuzey kampüsündeydi” diye devam ediyor  Joy. “Orada ne kadar mı zaman harcıyordum?Merkez 24 saat açıktı.Ben bütün gün orada kalıyor, sabah yürüyerek odama dönüyordum. O yıllar, bilgisayar merkezinde derslerde harcadığımdan daha uzun bir zaman harcıyordum.
Bill Joy’un yoluna çıkan fırsatlar seline bir bakın. Michigan Üniversitesi gibi ileri görüşlü bir okula gitmiş olduğu için delikli kartlar yerine zaman paylaşımına sahip bir sistem üzerinde pratik yapabildi; Michigan’daki bir sitemde bir kusur olduğu için istediği her şeyi programlayabildi; üniversite bilgisayar merkezinin 24 saat açık tutmak için para harcamaya hazır olduğundan bütün gece orada kalabildi ve bu işe bu kadar zaman ayırabildiği için UNIX’i yeninden yazma fırsatıyla karşı karşıya gelene dek bu görevi yerine getirebilecek düzeye ulaşmıştı. “Michigan’da büyük olasılıkla günde sekiz on saat programlama yapıyordum” diye devam ediyor. “Berkeley’e gittiğimde ise, gece gündüz programlama yapıyordum. Evde bir terminalim vardı. Gece ikiye üçe kadar uyanık kalıp eski sinema filmlerini izler ve programlama yapardım. Bazen klavyenin başında uyuyaklırdım”. Berkeley’e gittiğimde yetkin olmaktan hala biraz uzaktım. Oradaki ikinci yılımda ustalaştım. 30 yıl sonra bugün hala kullanılmakta olan programları da o zaman yazmaya başladım.” 1971, Michigan Üniversitesinin ikinci sınıfına gelindiğinde ciddi ciddi programlama yapmak.Yazları da ekleyin ve sonra Berkeley’deki ilk yıl gece gündüz yapılanlar. “Şöyle böyle belki de… 10 bin saat?dedi sonunda. “Doğru”

12 Nisan 2012 Perşembe

İşe Alım Görüşmelerinde Yapılması Gerekenler ve Yapılmaması Gerekenler ile ilgili ufak ipuçları

Yeni mezun olanlar, işinden memnun olmayıp iş arayışı içerisinde olanlar ve işinden memnun olduğu halde farklı koşullarda iş değişliği yapmak isteyenler dönem dönem iş görüşmelerine gidiyorlar. Görüşmeler sırasında ön izlenim olarak işe alım sorumlusunu etkilemek adına ufak ipuçlarını içeren videoyu paylaşıyorum.


9 Nisan 2012 Pazartesi

Morrissey 19 Temmuz tarihinde İstanbul'da

İKSV tarafından 3-19 Temmuz tarihlerinde gerçekleşecek 19.Caz Festivali kapsamında Morrissey önemli isimlerden biri olacak.

Morrissey, 19 Temmuz tarihinde Cemil Topuzlu Açıkhava Sahnesi'nde yer alacak.

19. İstanbul Caz Festivali’nin tüm programı 26 Nisan'dan itibaren caz.iksv.org adresinde yer alacak.
Morrissey konseri ile İstanbul Caz Festivali programında yer alan tüm konserlerin biletleri ise 28 Nisan Cumartesi gününden itibaren Biletix satış kanalları ve ana gişe İKSV'den satışa çıkıyor.



Steven Patrick Morrissey (born 22 May 1959), known as Morrissey, is an English singer and lyricist. He rose to prominence in the 1980s as the lyricist and vocalist of the band The Smiths. The band was highly successful in the United Kingdom but broke up in 1987, and Morrissey began a solo career, making the top ten of the UK Singles Chart on ten occasions. Widely regarded as an important innovator in indie music,[1] Morrissey has been described by music magazine NME as "one of the most influential artists ever," and The Independent has stated "most pop stars have to be dead before they reach the iconic status he has reached in his lifetime."[2] Pitchfork Media has called him "one of the most singular figures in Western popular culture from the last twenty years."[3]
Morrissey's lyrics have been described as "dramatic, bleak, funny vignettes about doomed relationships, lonely nightclubs, the burden of the past and the prison of the home."[4] He is also noted for his unique baritone vocal style (though he sometimes uses falsetto),[5] his quiff haircut and his dynamic live performances. His forthright, often contrarian opinions, especially on the subject of race, have led to a number of media controversies, and he has also attracted media attention for his advocacy of vegetarianism and animal rights.

Bir Yalınayaklar Hareketinden Öğrenilenler

Hindistan'ın Rajasthan bölgesinde bulunan sıradışı bir okul çoğu okuma yazma bilmeyen köylü kadın ve erkekleri kendi köylerinin güneş enerjisi mühendisleri, sanatkarları, diş hekimleri ve doktorları olmak üzere yetiştiriyor. Yalınayaklar Koleji adlı okulun kurucusu Bunker Roy okulun nasıl işlediğini anlatıyor.

Bunker Roy'un konuşması oldukça etkili ve  farklı bir bakış açısı kazandırıyor. Konuşmasını ise Mahatma Gandhi'nin "Önce sizi umursamazlar, sonra size gülerler, sonra savaş açarlar, sonra siz kazanırsınız" cümlesiyle bitiriyor.

 Videoyu izlemenizi tavsiye ederim.
 http://www.ted.com/talks/lang/tr/bunker_roy.html

8 Nisan 2012 Pazar

2012 yılında IK'yı bekleyen trendler

Deloitte, 2012 yılında İK'yı bekleyen trendler üzerine kapsamlı bir rapor hazırlamış. Trendleri ise belli başlıklarda toplamış.Rapor ekli linkten ulaşabilirsiniz. http://www.ikgundemi.com/uploads/6/7/8/0/6780997/us_cons_hctrends12_022312.pdf

1- In 2012, growth is job #1
2- Operation globalization
3- Fast-track to the top
4- People risk is risky business
5- Seeing around corners
6- #social #mobile @work
7- Clouds in the forecast
8- Stay in front with an effective sales force

Yetenek Sarrafları

Yetenek Sarrafları; günümüzde şirketlerin başarı sırlarını sadece rakamsal sonuçlara bağlamayıp, özellikle şirket içerisinde varolan yetenekli çalışanların keşfedilip, çalışanlara belli noktalarda yatırım yapılmasını ve önemli pozisyonlara getirilmesinin önemini vurguluyor. Özellikle Hindustan Unilever, P&G,Agilent, Novartis gibi firmaların yetenek sarflarını keşfetmeleri ile ilgili örnekler kitapta çok iyi aktarılmış.


Yetenek Sarraflarının İlkeleri ;

1. En başta CEO olmak üzere aydın bir yönetim ekibi.Sıradan CEO'lar şirketlerinin geleceklerini finansal ve strateji hedefler doğrultusunda planlar. Aydın CEO ise ilk önceliğinin şirketi geleceğe götürecek yetenekleri inşa etmek ve harekete geçirmek olduğunu bilir.

2. Fark gözetme yoluyla meritokrasi. Fark gözetme meritokrasiyi besler; aynılık(insanları farklılaştırmada başarısızlık)da sıradanlığı. Yüksek performansı otomatik olarak, kararlaştırılmış finansal hedeflere ulaşmaya ya da bu hedefleri aşmaya bağlayan şirketlerde çoğu zaman ikincisi gerçekleşir.Yetenek sarrafları ise istisnasız,performansın altında yatan birçok nedeni irdeler. Böylece liderleri tanıyabilir ve yeteneklerine, davranışlarınıa ve değerlerine göre ödüllendirebilirler.

3. Çalışma değerleri.

4. Bir güven ve açık sözlülük kültürü. Bir şirket, çalışanlarının güçlü yönlerini ve geliştirilmesi gereken özellikleri hakkında doğru bilgiye sahipse ancak o zaman onları geliştirebilir ve ancak insanlar içtenlikle yani, dürüst ve açık bir biçimde konuşurlarsa bu bilgileri elde edebilir.

5.Titiz bir yetenek değerlendirmesi. Yetenek sarrafları, insanlarıyla ilgili süreçlerde de finansal sistemlerindekiyle aynı hedef ve sonuç yönelimine sahiptir. Açık, zamana dayalı insan geliştirme hedefleri belirlerler ve bu hedeflerin nedenlerini ve nasıllarını tartışırlar.

6. İnsan kaynakları ile iş ortaklığı.

7. Sürekli öğrenme ve gelişme. Yetenek sarrafları, hızlı değişen iş ortamının, hem yöneticilerinin becerilerinin hem de kendi liderlik ölçütlerinin sürekli olarak değişmesini ve güncellenmesini gerektirdiğini bilirler.

Yetenek Sarrafları / Akıllı Liderler Niçin İnsanlara Rakamlardan Fazla Değer Verir? Bill Conaty&Ram Charan /MediaCat

7 Nisan 2012 Cumartesi

İstanbul bu sene muhteşem konserlere ev sahipliği yapıyor...

Bu sene dünyanın devleri İstanbul'da sahne alıyorlar. Madonna, Red Hot Chili Peppers, Guns'N'Roses, Evanescence ve Apocalyptica konserleri kaçırılmamalı.

Madonna -  07 Haziran 2012 / Türk Telekom Arena Stadyumu
Red Hot Chili Peppers- 08 Eylül 2012 / Santral İstanbul
Guns'N'Roses-06-07 Temmuz 2012 / Park Orman
Evanescence- 06-07 Temmuz 2012 / Park Orman
Apocalyptica- 06-07 Temmuz 2012 / Park Orman

Yenilikçi İK (Innovative HR) Zirvesi / 19 Nisan 2012

İnsan Kaynakları Sektöründe yılın belli dönemlerinde farklı kuruluşlar tarafından sektöre önemli vizyon kazandıran konferanslar ve seminerler düzenleniyor.

Yenilikçi İK Zirvesi,  Business Network Center tarafından 19 Nisan 2012 tarihinde Double Tree Moda Hilton Otel'de düzenlenecek. Zirvenin başlıkları ise; " Artık Bilinen Yöntemleri Her yerde Aynen Uygulamak Yok, Bir Kurumun İK Yönetimi Ötekine Benzemeyecek", "Innovasyon Konusunda Kendisini Geliştiren İK Departmanları başarıyı yakalacak".

Zirve'nin Konuşmacı Katılımcıları ; Erol Bilecik(CEO)-Index Group, Lami Yağcılarlıoğlu (İK Direktörü)-Bosch, Yekta Özözer (ABC Danışmanlık ve Eğitim), Murat Höke (Inovasyon,Kalite ve Müşteri İletişim Direktörü)- TEB, Ersin Aydın (IK'dan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı)-Turkcell Global Bilgi, İpek Aral Kişioğlu (Kaynağım İnsan.com)

Zirve ile ilgili ayrıntılı bilgiye http://www.bncturkey.com/tr/yenilikci_knusmaci.html sitesi'nden ulaşabilirsiniz.

 

Etkili İnsanların 7 Alışkanlığı/Stephen R.Covey

Stephen R.Covey tarafından yazılan Etkili İnsanları 7 Alışkanlığı kişisel değişim konusunda bizlere güçlü dersler veriyor.7 Alışkanlık aşağıda belirtilen başlıklarda toplanıyor.
1) Proaktif Ol / İnsanın yaşam düzeyini bilinçli bir çabayla yükseltme konusundaki tartışma götürmez yeteneğinden daha cesaret verici bir olgu bilmiyorum. (Henry David Thoreau)
2) Sonunu Düşünerek İşe Başla / Geride yatanlar ve ileride yatanlar, içimizde yatanlarla karşılaştırıldığında önemsiz kalır. (Oliver Wendell Holmes)
3) Önemli İşlere Öncelik Ver / En önemli şeyler; asla en önemsizlerin insafına bırakılmamalı. (Goethe)
4) "Kazan/Kazan" Diye Düşün / Altın Kuralı belleğimize yerleştirdik; şimdi onu hayata geçirelim. (Edwin Markham)
5) Önce Anlamaya Çalış, Sonra Anlaşılmaya / Kalbin, aklın hiç bilmediği kendine özgü nedenleri vardır. (Pascal)
6) Sinerji Yarat / Kendime rehber olarak bir azizin umudunu alıyorum; hayati şeylerde, birlik-önemli şeylerde, çeşitlilik- her şeyde, cömertlik ( George Bush)
7) Baltayı Bile / Bazen küçük şeylerden ne müthiş sonuçlar alındığını gördükçe... İçimden, küçük şeyler olmadığını düşünmek geliyor. (Bruce Barton)